5 Ocak 2013 Cumartesi

MEDENİ HUKUK Vize sonrası II.

IV.SINIRLI EHLİYETLİLER

#Bu kişiler aslında tam ehliyetli oldukları halde bazı sebeplerden dolayı ehliyetleri belli konularla sınırlandırılmış bulunan kişilerdir. Bu kategorideki kişiler, ergin ve temyiz kudretine sahip oldukları gibi, kısıtlı da değildirler.

Çeşitleri
#Evli kişiler ile kendilerine yasal danışman tayin edilmiş kişiler.

1.Evli Kişiler:
a)Evlat edinme: Eşler birbirinden bağımsız olarak evlat edinemezler(MKm.306)
b)Mal rejimi sözleşmesi: Eşler evliliklerinde geçerli olacak mal rejimini birlikte seçerler. (MK m.202/II)
2.Kendilerine Yasal Danışman Atanmış Kişiler:
#Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye kanunda belirlenen hallerde görüşü alınmak üzere yasal danışman atanır.
Çeşitleri:
-Oy danışmanlığı
-Yönetim danışmanlığı
-Karma danışmanlık
Yasal danışmanın görüşü alınacak işlemler:
-Dava açma ve sulh olma
-Taşınmazların alım-satımı, ayni hak kurulması, rehnedilmesi
-Kıymetli evrakın alım-satımı ve rehnedilmesi
-Olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri
-Ödünç verme-alma
-Ana parayı alma
-Bağışlama
-Kambiyo taahhütü altına girme
-Kefil olma


KİŞİLİK HAKLARI

# Bir kişinin doğuştan sahip olduğu, devredilemeyen, haczedilemeyen, miras yoluyla intikal etmeyen, para ile ölçülmesi mümkün olmayan haklar, kişilik haklarıdır. 
# Kişi, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. 
# Kimse, özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz.
ÖZELLİKLERİ 
A) Kişilik hakları manevi varlıklara ilişkindir, doğrudan doğruya ekonomik değerleri yoktur.
B) Kişilik hakları, insana insan olması sebebiyle tanınan haklardır. Bu haklar onun varlığında mevcuttur. Sahip olmak için ekstra bir şey yapılmasına gerek yoktur. 
C) Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Kişi bu hakları başkasının izni veya vesayetiyle kullanamaz, bu haklar temsili olamaz. Yani vazgeçilmesi veya devredilmesi mümkün değildir.
KİŞİLİK HAKLARININ KONUSU OLAN DEĞERLER:
a)Ad:Kişinin adı üzerindeki hakkı münferit bir kişilik hakkıdır.
b)Hayat sağlık ve vücut tamlığı:Kişinin hayatı sağlığı ve vücut tamlığı kişiliğine dahildir.Hayat hakkının en temel hakkı olduğu kuşkusuzdur.Kişinin vücut bütünlüğü de mutlak ve saygı gösterilmesi gereken değerlerden biridir.
aa)Tıbbi müdahaleler:Kişinin sağlığına kavuşmak için tedaviye rıza göstermesi,doktorun müdahalesinin hukuka aykırı olmasını engeller.Fakat tedavi ve koruma amacı olmayan tıbbın gelişmesine hizmet eden deneysel amaçlı uygulamalar hastanın üzerinde rızası olsa dahi kullanılamaz hukuka aykırı olur.Vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı aynı zamanda insan haklarının da bir parçasıdır.Bu çerçevede kişinin işkence görmesi vücut bütünlüğüne saldırı teşkil eder.Kişinin hem fiziki hem ruhi değerleri vücut bütünlüğüne dahildir.Örneğin birisini yaralamak ona hastalık geçirmek vücut bütünlüğüne saldırı olduğu gibi kişinin ruhi dengesini sarsmak da aynı anlama gelir.
bb)Organ ve doku nakli: alıcıya sağlık kazandırmak için canlıdan veya cesetten organ veya doku alınarak aktarılması üstün bir amaca hizmet ederken verici yönünden kişilik haklarına müdahale anlamına gelir.Kanun canlı kişiden organ naklini ancak hayat için zorunlu olmayan ve verilmesi halinde kişinin yaşama şansını ve yaşama biçimini etkilemeyecek organlar için mümkün kılmaktadır.Canlı kişiden organ alınması vericinin 18 yaşını doldurması ve temyiz kudretine sahip olması şartına bağlıdır.Ölüden organ alınması esas olarak onun sağlığında verdiği rızaya bağlıdır.
cc)Cinsel faaliyete ilişkin müdahaleler:
aaa)Kural olarak kişinin üreme sonucunu doğuran faaliyetlerine müdahale hukuka aykırıdır.Kişinin ancak iradesi ile bu faaliyetlerine müdahale edilerek bu faaliyetleri engellenebilir.
bbb)Cinsiyet değişikliği: Doktrinde hükmün amaca göre yorumlanarak sadece tedavi amaçlı cinsiyet değişikliğine izin verilmesi gerektiği isabetli olarak savunulmaktadır. 
c)Haysiyet ve şeref:Kişinin haysiyeti ve şerefi de genel kişilik hakkının kapsamı içindedir.Kişinin insan olmak sıfatıyla sahip olduğu bütün özellikler ve sahip olduğu diğer niteliklerin olmadığı veya eksik olduğu fikrini uyandıran ve toplumda küçük düşürmeyi hedefleyen tüm söz yazı ya da resimle yapılan beyanlar şeref ve haysiyetin ihlali niteliği taşır.Bir kişi hakkında hakaret teşkil edecek sözler söylenmesi veya saygınlığını tehlikeye düşüren doğruluğu ispat edilemeyen iddialarda bulunulması şeref ve haysiyete tecavüz teşkil eder.Asılsız ihbarlar da kişiliğe tecavüz teşkil eder.Bu kavramın çerçevesi kişinin sosyal ve mesleki konumuna bağlı olarak da değişebilmektedir.Şeref ve haysiyete saldırının o kişinin adı hedef alınarak yapılması şart değildir.Adı anılmasa dahi 3.kişiler nezdinde tanınmasını sağlayacak işaretler kullanılmış olması da şeref ve haysiyete saldırı teşkil eder.  
d)Resim ve Ses:Kişinin resmi üzerindeki hakkı da kişilik haklarına girer.Resim kavramına kişinin bir fotoğrafta filmde veya televizyonda tespit edilmesi ve gösterilmesi girdiği gibi fırça ya da kalemle yapılan resim veya karikatürleri de girer.Kişinin rızası olmadan ve menfaatine aykırı olarak bir resmin kullanılması kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüz teşkil eder.Ancak kamuya mal olmuş kişilerin basında veya aktüalite filmlerinde haber amacı ile resimlerinin yayınlanmasında kişilik hakkına tecavüz söz konusu olmaz.Kişinin sesinin yayınlanmasında da aynı esaslar geçerlidir. 

IV)Kişiliğin korunması yolları:
A-Kişiliğin hukuki işlemle yapılan tecavüze karşı korunması:
Kimse hak ve fiil ehliyetlerinde kısmen de olsa feragat edemez.Kimse hürriyetini devredemeyeceği gibi hürriyetini kullanmayı hukuk ve ahlaka aykırı derecede kısıtlayamaz.Hükmün amacı kişilerin serbest iradeleriyle düzenleyebilecekleri hukuki işlemlerin sınırını çizmektir.
bir kişinin hak ve fiil ehliyetinden ya da sadece birinden tamamen veya kısmen feragat ettiği konusunda yapacağı hukuki işlem yükleneceği bir taahhüt batıldır. 

B-Kişiliğin tecavüze karşı korunması:
1-İlke:
Kişinin hayatı sağlığı ve vücut tamlığının şeref ve haysiyetinin resminin sesinin özel hayatının gizliliğinin sırlarının vs. hukuka aykırı tecavüze karşı korunmasından söz edilir.
2-Hukuka Aykırılık:
Bir kimsenin şahsiyetin yöneltilmiş bir tecavüz bir mutlak hakkı ihlal etmesi sebebiyle hukuka aykırı olabilir.Kişiliği korumaya yönelik her türlü hukuk kuralına aykırılık hukuka aykırılık anlamına gelir.Ancak hukuka aykırılığı kaldıracak bir sebebin varlığı failin davranışını şahsiyete hukuka aykırı davranış teşkil etmekten kurtarır.
3-Hukuka Aykırılığı kaldıracak Sebepler:
Maddede hukuka aykırılığı kaldıracak sebepler olarak şunlar belirtilmiştir:
-Mağdurun rızası
-Üstün nitelikte bir özel yar
-Üstün nitelikte bir kamu yararı
-Kanunun verdiği yetki 

a)Mağdurun rızası: Mağdurun rızası muteber olmak kadıyla haksız fiillerde genellikle hukuka aykırılığı kaldıran bir sebeptir. Kişilik hakkından genel olarak vazgeçmek veya kişilik haklarına gelebilecek her türlü saldırıya rıza verilmesi geçerli değildir. Bu rızanın geçerli olabilmesi için, 3 şartın varlığı gereklidir. 
aa)Kişilik hakkından vazgeçme iradesinin açık olarak belirtilmiş olması gereklidir.
bb)Verilen rızanın vazgeçme iradesinin öngörülebilecek şartlarda bilinçli ve serbest irade ile verilmiş olması gerekmektedir.
cc)Verilen rıza ahlaka aykırı olmamalıdır. 

b)Üstün nitelikte bir özel yarar: Üstün nitelikte bir özel yararın varlığı halinde şahsiyete tecavüz hukuka aykırı değildir.Bu üstün nitelikteki yarar bizzat mağdura ya da faile veya bir 3.şahsa ait olabilir. 
aa)Hayatının kurtulması için ameliyat edilmesi zorunluluğu bulunan kimseden cevap alınamıyorsa alınmadan ameliyatın yapılması hastanın üstün nitelikteki yararına dayanır. 
bb)Failin veya bir üçüncü şahsın üstün yararının tecavüzün hukuka aykırılığını kaldırması bu tecavüzün meşru müdafaa kapsamına girmesi halinde söz konusu olur.Hak arama hürriyeti de şahsiyete tecavüzdeki hukuka aykırılığı korunan üstün yarar sebebiyle kaldırır. Kötü niyette durum değişir.
cc)Üstün nitelikte kamu yararı bulunan hallerde de bir kimsenin şahsiyetine yapılan tecavüz hukuka aykırı değildir.Bir suçtan mahkum edilenin hapse atılması bir salgın hastalıkta aşı olma zorunluluğu bu gibi durumlardır. 
d)Kanunun verdiği yetki: Kamu makamlarının kamu hukukunu düzenleyen kanunlara dayanan yetkilerini kullanmaları bu yetkinin bir şahsın şahsiyetine tecavüzüne neden olması halinde hukuka aykırılığını kaldırır. 
KİŞİLİK HAKLARINI KORUYAN DAVALAR: 
A)SAVUNMA DAVALARI: 
# Saldırı fiilleri ile ilgili olarak açılan davalardır. Hedef, doğrudan doğruya saldırıdır. Savunma davalarının ortak özelliği, bu davaların açılabilmesi için davalının kusurlu olmasına gerek olmamasıdır. 
1.Önleme Davası:
#Halen meydana gelmemiş olmakla beraber birtakım emarelerle ileride meydana gelmesi mümkün görülen ir saldırının gerçekleşmesini önlemeyi sağlayan davalardır.
2.Saldırıya Son Verme Davası:
#Başlamış ve devam etmekte olan bir saldırıya son verilmesi için açılan davadır.
3.Tespit Davası:
#Sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitine yönelik bir davadır. Tecavüz bittikten sonra açılır.    
B)TAZMİNAT DAVALARI: 
# Bu davaların açılabilmesi için haksız fiil şartları(hukuka aykırı fiil, zarar, uygun illiyet bağı, kusur) aranır. Bu şartların oluşmaması halinde tazminat davaları açılamaz veya açılsa bile başarıyla sonuçlanamaz. 2'ye
ayrılır:
1.Maddi Tazminat Dava:   
#Kişilik haklarına karşı haksız bir saldırıda bulunulan kimsenin para ile ölçülebilen değerlerinde meydana gelen eksilmenin giderilmesini hedefleyen; daha açık anlatımla, bu saldırıdan dolayı uğramış olduğu maddi zararı karşılayan davadır.
2.Manevi Tazminat Davası
#Elem, ızdırap, üzüntü, keder gibi kişinin ruhsal aleminde meydana gelen değer eksilmeleri, manevi zarar olarak nitelendirilir ve bu zararın giderilmesi için açılan davaya manevi tazminat davası denir. 
C)VEKALETSİZ İŞ GÖRME DAVALARI:
#Kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kişiye, saldırganın haksız olarak elde ettiği kazancı talep edebilmesi imkanı taşıyan davaya denir.
D)LAKAP:
#Üçüncü kişiler tarafından keyfi olarak bir kişinin isminin yanına ilave veya onun yerine ikame olan ve o şahsı anmaya yarayan, o kişinin bir özelliğini gösteren bir kelimedir.
ADIN KORUNMASI:
#Kişiliğin korunmasıyla paralellik gösterir.
ADIN DEĞİŞTİRİLMESİ:
#Öncelikle haklı bir nedenin varlığı aranır. Başka bir değişle keyfi gerekçeler bunun için kabul edilmez. Örneğin; adının dalga geçmeye müsait olması veya göbek adının nüfus cüzdanında yer alan adının önüne geçmesi gibi haller bu konudaki haklı nedenlerdir.
#Kadının boşandığı kocasının kullanmakta bir menfaati bulunduğu ve bunu kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, hakim kocasının soyadını kullanmasına izin verebilir.Koca da koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.

HISIMLIK


#Kan, evlenme veya evlat edinme dolayısıyla gerçek kişiler arasında oluşan bağa hısımlık denir.

 

ÇEŞİTLERİ: 

1.KAN HISIMLIĞI

#Biri diğerinin soyundan veya ortak bir soydan gelen kişiler arsındaki bağa kan hısımlığı denir. İki çeşidi vardır.
a)Üstsoy-Altsoy hısımlığı: Biri diğerinden gelen kişiler arasında bu hısımlık vardır. Buna düz çizgi hısımlığı da denir. Örneğin; anne-baba üstsoy, çocuk ve torunlar da altsoydur. 
b)Yansoy(Civar) hısımlığı:  Biri diğerinden gelmeyip de ortak bir kökten gelen kişiler arasındaki hısımlıktır. Yan çizgi hısımlığı da denir. Örneğin; kardeşler, teyze-dayı çocukları, amca çocukları yansoydur.

2.KAYIN HISIMLIĞI 

#Kayın, evlenmeyle anlamına gelir. Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur. Evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz(MK m.18).
#Evlilik birliği sonra erdikten sonra kayın hısımlığının doğması için gerekli olan mevcut bir evlilik bulunmadığından, bundan sonra yeni bir kayın hısımlığı doğmaz. 

3.SUNİ HISIMLIK

#Evlatlık ile evlat edinen arasında evlat edinme işleminden dolayı meydana gelen bağ, suni bir bağdır ve hısımlık doğurur.(MK. m.500) 
#Ana-babaya ait olan haklar ve yükümlülükler, evlat edinene geçer.

HISIMLIĞIN ÖNEMİ
A)Kişiler Hukukunda:  
#Hiçbir dernek üyesi, dernek ile kendisi, eşi, üstsoyu ve altsoyu arasındaki bir hukuki işlem veya uyuşmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy kullanamaz (MK. m.82).
B)Aile Hukukunda:  
1.Evlenme Engeli:Bir kişi, herhangi bir derece sınırlaması olmaksızın altsoy-üstsoy kan/kayın hısımları ile evlenemez.
#Eski eşin çocuğuyla evlenmek hukuka aykırıdır. Boşanılan karının eski eşinden olma çocuğuyla evlenilemez.
#Üçüncü dereceye kadar yansoy kayın hısımları ile de evlenilemez.(teyze-dayı-amca çocuklarıyla evlenilmesinde hukuki açıdan bir sakınca yoktur)
#Kişi, karısından boşandıktan veya karısı öldükten sonra karısının kız kardeşi(baldızı) ile evlenebilir.
2.Nafaka Yükümlülüğü: Bir kişi yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoyuna, üstsoyuna ve kardeşlerine yardım etmekle yükümlüdür.
3.Vasinin Atanmasında Öncelik: Hısımlar, normal koşullar altında kısıtlı bir kişiye vasi tayin edileceği zaman öncelikli olarak tercih edilirler.
4.Vasiliği Kabul Etme Yükümlülüğü: Kanunda sayılan nedenlerden birinin olmaması halinde hısımlar, kendilerine yapılan vasilik teklifini kabul yükümlülüğü altındadırlar.
C)Miras Hukukunda: 
-Yasal Mirasçılar
-Tasarruf Özgürlüğü
-Resmi Vasiyetname Düzenlemeye Katılma   

 YERLEŞİM YERİ(İKAMETGAH)

#Yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
#Burada yerleşim yerine ilişkin olarak iki unsur vardır; birincisi objektif unsur:oturmak, diğeri sübjektif unsur:oturma niyeti. Niyet olmadan sadece oturmaya sakin olmak denir.
#Bir kişinin aynı zamanda birden fazla yerleşim yeri olamaz. Bir öğretim kurumuna devam etmek için bir yerde bulunma ya da eğitim, sağlık, bakım veya ceza kurumuna konulma, yeni yerleşim yeri edinme sonucunu doğurmaz, bu durumlar da geçici yerleşim yeri olarak nitelendirilir.
#Herkesin bir yerleşim yeri olmak zorundadır.Kişinin henüz kendisine yeni bir yerleşim yeri seçmemesi, şu anda bir yerde oturuyor olmasıdır. Bu yerleşim yeri olgusu, kesin karinelere girer.
İradi Yerleşim Yeri(Asli): Sürekli kalma niyetiyle oturulan yere denir.
İtibari Yerleşim Yeri(Tali): Henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin halen oturduğu yer, itibari yerleşim yeri sayılır.
Yasal Yerleşim Yeri: Başka bir kişiye veya kuruma hukuki bağımlılığı olan kişilerin yerleşim yeri kanun koyucu tarafından tespit edilmiştir.Yani:
1.Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının, ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendilerine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir.
2. Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu(sulh-hukuk mahkemeleri) yerdir.

4 Ocak 2013 Cuma

MEDENİ HUKUK Vize sonrası I.

GERÇEK KİŞİLER

I.KİŞİLİĞİN BAŞLANGICI

#Medeni Kanunun madde 28'de belirttiği gibi kişilik, sağ ve tam doğumla başlar.
Tam doğum ise; çocuğun ana rahmini tamamen terk etmesi durumudur. Yani, göbek bağının kesilmesine gerek yoktur. Doğum 1 ay içinde nüfus memuruna bildirilir.

II.KİŞİLİĞİN EHLİYETLERİ

#Ehliyet, yetenek, yapabilme iktidarı anlamında kullanılan bir kavramdır.

A)HAK EHLİYETİ

#Hak sahibi olabilme ve borç altına girebilme yeteneğidir. Pasif bir ehliyettir,  yani buna sahip olabilmek için herhangi bir ekstra fiile gerek yoktur. Örneğin;
akıl hastası bir kişi dahi hak ehliyetine sahiptir, miras yoluyla borç altına girebilir veya hak sahibi olabilir.
#Ayrıca hak ehliyeti, şart gerçekleştiği anda geçmişe etkili olarak başlar(tam ve sağ doğum). Mirasçılara mirasın taksiminde cenin önemlidir.

İLKELER
a)Genellik İlkesi: Her insan hak ehliyetine sahiptir.
b)Eşitlik İlkesi: Hak ehliyeti açısından mutlak eşitlik söz konusudur.


B)FİİL EHLİYETİ

#Kimsenin kendi fiilleriyle hak kazanabilmesi, borç altına girebilmesi ehliyetidir.
Koşulları: Erginlik, temyiz kudreti ve kısıtlı olmamak gibi 3 koşulu vardır.
a)Erginlik: Kanunen fikri olgunluğa erişmeye denir.
-Kazanılma Yolları: 3 tane kazanma yolu vardır.
  Kanuni Erginlik(18. yaşı doldurmak)
  Evlenmeyle Kazanılan Erginlik(En az 17 yaş)
  Ergin Kılınma(15. yaşta yapılabilir)
b)Temyiz Kudreti(Ayırt Etme Gücü): #İyiyi kötüden ayırt edebilme yeteneğidir.
##Ayırt etme gücünü etkileyen bazı unsurlar vardır:
1.Yaş
2.Akıl Hastalığı ya da Akıl Zayıflığı
3.Sarhoşluk(isteyerek sarhoşluk/zorunlu sarhoşluk)
Ayırt Etme Gücünün Özellikleri
#Ayırt etme gücü nısbi bir kavramdır ve herkes, hayatının belli dönemlerinde bu gücü kaybetmiş olabilir. Örneğin; cinnet geçirme, sarhoşluk gibi...
Unsurları:
-Tanıma Yeteneği
-Değerlendirme Yeteneği
-İrade Yeteneği
-İradesine Uygun Davranma yeteneği
c)Kısıtlı Olmamak: Bir kişinin, kendi menfaatlerini bizzat kendisinin koruyamayacağı veya üçüncü kişi veya kişilerin menfaatlerine zarar verme tehlikesi bulunduğu hallerde, fiil ehliyetine sınır getirilmesi, kişinin kısıtlanmasıdır.
Kısıtlanma Nedenleri:
-Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı
-Savurganlık, Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşam
-Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza   
-İstek Üzerine
# Kısıtlanma için her unsurun resmi belgesi gerekir(sağlık raporu, ceza mahkemesinin kararı, ilgili kişinin dinlenmesi) 
# Kısıtlama, iyi niyetli 3. kişileri kısıtlama ilanından önce etkilemez. Ancak temyiz kudretine sahip olmama durumu bu konuya istisnadır. 
Fiil Ehliyetinin İçeriği: Üç içeriği vardır. Bunlar;
 -Hukuki İşlem Ehliyeti
 -Haksız Fiillerden Sorumlu Olma Ehliyeti
 -Dava Ehliyeti

FİİL EHLİYETİ AÇISINDAN KİŞİLERİN SINIFLANDIRILMASI 

I.TAM EHLİYETLİLER: (MK m.10) Fiil ehliyetinin tüm koşullarını sağlayan kişilerdir. 
II.TAM EHLİYETSİZLER: Ayırt etme gücü bulunmayan kişiler tam ehliyetsiz olarak kabul edilir. Ayrıca hayatının belli döneminde ayırt etme gücünü kaybeden kişiler (sarhoşluk, cinnet, bilinç kaybı gibi...) tam ehliyetsizdirler.
#Temyiz kudretine sahip olmayan birinin yaptığı hukuki işlem mutlak butlana girer. Bu geçersizlik, hukuki işlemin yapıldığı andan itibaren başlar.
İstisnaları 
-Evlenme; bu durumdaki butlan halindeki evlilik dahi hakimin kararına kadar hüküm sürer. Re'sen iptal olunmaz. Yani burada hakimin kararı kurucu niteliktedir, bildirici değildir.(Delilerin çocuklarının anne,baba hanesi için getirilmiş uygulamadır.)
-Ölüme Bağlı Tasarruflar; tam ehliyetsiz birisi vasiyetname yazarsa bu bir mutlak butlan sebebidir fakat burada da mutlak butlan, evlenmede olduğu gibi ayrık bir konuma sahiptir. Yani, hakim kararı(kurucu) ile bu vasiyetname geçerliliğini yitirir.
-Hukuki İşlemin Butlanını İleri Sürme Hakkının Kısıtlanması; Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, tam ehliyetsiz bir kişiyle yapılır ve tam ehliyetsizin kendi edimini gereği gibi yerine getirmesinden sonra karşı taraf kendi edimini ifa edeceği zaman geçersizliği ileri sürüp sıyrılmaya çalışırsa bu durum hakkın kötüye kullanımına girer.
-Hamile Yazılı Senetler; bu senetler, teslim yolu ile mülkiyetinin geçtiği senetlerdir. Yani bu tür bir senet tam ehliyetsizden alınır ve başkasına teslim edilirse bu zincirin içinde tam ehliyetsizin olması zincirin kopmasına sebep olmaz, kişinin iyi niyetli olmasına bağlıdır.

DİKKAT# Bağış, tek taraflı bir işlem değildir. Tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmeler de birbirine uygun irade beyanlarından oluşur. Tam ehliyetsizin kabul etme gibi bir gücü olamayacağından tam ehliyetsiz şekilde bağış yapılamaz. 

     

C)HAKSIZ FİİLLERDEN SORUMLU OLMA EHLİYETİ 

#Tam ehliyetsizler haksız fiillerinden sorumlu değildir. Ayırt etme gücü bulunmayan tam ehliyetsizlerin de bu anlamda, haksız fiil sorumluluğu sözkonusu olamaz.


İstisnaları 
a)Hakkaniyet Sorumluluğu; Kısaca zengin deli, fakire verdiği zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
b)Kusursuz Sorumluluk Halleri; Kanunda sayılan kusursuz sorumluluk hallerinde kusur aranmadığı için failin tam ehliyetsiz olması sorumluluk anlamında sonucu değiştirmez.
c)Temyiz Kudretinin Geçici Kaybı Halinde; Temyiz kudretini isteyerek kaybetmiş kişiler (isteyerek sarhoşluk) bu durumun sonuçlarına katlanmak zorundadırlar.

III.SINIRLI EHLİYETSİZLERTemyiz kudretine sahip olmakla birlikte fiil ehliyetinin diğer iki koşulundan yalnızca birine sahip olan kimseler sınırlı ehliyetsiz olarak nitelendirilir. Bu gruba girenler ayırt etme gücüne sahip küçükler ile kısıtlılardır.
#(MK.m.16) Sınırlı ehliyetsizler, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle, borç altına giremezler.
#Sınırlı ehliyetsizlerde ehliyetsizlik asıl ehliyetlilik ise istisnadır.
#Sınırlı ehliyetsizlerin yaptığı işlemler üzerinde tek taraflı bağlamazlık söz konusudur. 
(bkz: MK m.451, m.452/2, 359/1)
Kanuni Temsilcinin İzni Olmadan Tek Başına Yapabilecekleri:  
a)Karşılıksız kazanımlar; Bağış kabul etme, alacağı için rehin veya kefalet sözleşmesi yapma ve ayni hakkı zamanaşımı ile kazanmak gibi...
b)İrade açıklamaları; Sınırlı ehliyetsizler, bazı irade açıklamalarını tek başlarına yapabilirler. Örneğin; vasiyet yapabilme, ayıplı malı ihbar etme külfeti, sözleşmenin feshi, ücretsiz onarım... gibi.
c)Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar; Bu haklar sadece hak sahibi tarafından kullanılabilen haklardır. Örneğin; manevi tazminat davası açabilme, kişiliği koruyan savunma davaları açabilme, boşanma davası açma... gibi. 
#DİKKAT: Nişanlanma, evlenme ve tanıma da bu haklardandır ancak bu hakların kullanılması esnasında hak sahibinin sınırlı ehliyetsiz olması halinde, yasal temsilcisinin bu duruma rızası gerekmektedir. 
d)Başkasının temsilcisi olarak işlem yapma; Herhangi bir borç altına girmeyen temsilcinin, sınırlı ehliyetsiz olmasında hiçbir sakınca yoktur. Ancak haberci ile temsilci kavramlarının farklarına dikkat etmek gerekir. Haberci kendi iradesini nakle katmaz.
Yasak İşlemler: 
#Bu işlemlerin yapılabilmesi için kişinin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Bunu sınırlı ehliyetsizler, temsilcileri veyahut bizzat yapsalar bile butlan yaptırımına tabii olur.
Çeşitleri
-Kefil Olmak
-Vakıf Kurmak(16 yaşındaki biri vasiyet yoluyla kurabilir)
-Önemli Bağışlarda Bulunmak
-Rekabet Yasağı 
# Ayırt etme gücüne sahip olan sınırlı ehliyetsizler, haksız fiillerden dolayı kendi mal varlığı ile sorumludur. (MK m.16/2)

HUKUKA GİRİŞ (Bölüm 7)

HUKUKUN KAYNAKLARI


  Hukukun maddi kaynakları dendiği zaman, hukuk kurallarının kaynağı anlaşılır. Hukukun maddi kaynakları, hukuk kurallarının özünü veya varlık nedenini oluşturan, bu kuralları yaratan temel öğelerdir.
  Hukukun şekli kaynakları teriminden, hukuk kurallarının ortaya çıkış şekli anlaşılmaktadır.Hukuk kurallarının ortaya çıkarken büründükleri şekillerin tamamı da pozitif hukuku meydana getirir. Şekli kaynaklar kendi arasında Asli ve Yardımcı Kaynak olarak ikiye ayrılır. Bu ayrım, medeni hukuk kökenlidir ve TMK'nın 1. maddesinde yer alır.

1.HUKUKUN ASIL KAYNAKLARI

A.YAZILI KAYNAKLAR:

  Devletin yetkili organları tarafından konulmuş bütün hukuk kurallarından oluşur. Bu hukuk kurallarının tümüne "pozitif hukuk" ya da "mevzuat" denmektedir.

Normlar Hiyerarşisi; hukuk kurallarının arasında hiyerarşik bir sıralama vardır.
# KHK'lar ve temel hak ve hürriyetlere ilişkin antlaşmalar haricindeki uluslararası antlaşmalar, normlar hiyerarşisinde kanunlarla aynı seviyede yer alır.
# Bu hiyerarşinin alt basamağında yer alan bir norm, üst basamaktaki norma aykırı olamaz.







a.Anayasa: Devletin temel organlarının kuruluş ve işleyişini, devlet karşısında vatandaşların hak ve hürriyetlerini belirler, düzenler. Şu anki anayasamız 7 Kasım 1982 tarihlidir.
 Yapılışları; anayasalar, "asli kurucu iktidar" denen, devrim, hükümet darbesi, savaş gibi olağanüstü durumlarda ortaya çıkan ve sınırsız olan bir iktidar tarafından yapılır.
Değiştirilişleri; anayasalar, kendi belirledikleri usüllere göre değiştirilirler. Anayasayı değiştiren organa "tali kurucu iktidar" denmektedir.
b.Kanunlar: Yasama organı tarafından (TBMM) yapılan, genel, soyut kurallar içeren yazılı hukuki metinlerdir.
Kanunların Özellikleri:
1.Yazılılık; kanunlar, yazılı hukuki metinlerdir. Türk hukukunda kanunlar, Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanı tarafından yayınlanır.
2.Genellik; kanunların çoğu, genel mahiyettedir. Yani kanun sadece belli kişiyi değil, aynı durumda olan tüm kişileri ilgilendirecek niteliktedir. Ancak genellik, kanunların mutlak surette ayırıcı unsuru değildir.
3.Süreklilik; kanunlar, her zaman uygulanabilmesi amacıyla çıkarılır. Yani, belirsiz bir süre için yürürlüğe konurlar. Ancak süreklilik de kanunların ayırıcı unsuru değildir. (KHK çıkarma yetkişi, bütçe kanunları, evlilik dışı doğan çocukların nesebinin düzenlenmesi, af kanunları... gibi)
-Kanunların Yapılışı;
#Anayasanın 88 ve 89. maddelerinde düzenlenmiştir. Madde 87'ye göre kanun yapma yetkisi(yasama) TBMM'ye aittir.
-Öneri,
-Görüşme,
-Kabul,
-Yayım,
-Yürürlüğe giriş,
-Denetim  sıralaması izlenir. 
c.Kanun Hükmünde Kararnameler: Normlar hiyerarşisinde kanunlarla aynı bölümde yer alır. KHK'lar, mevcut kanunları yürürlükten kaldırabilir, onları değiştirebilir yahut kanun konusu olmayan bir konuyu kanun gibi düzenleyebilir. Olağan dönem KHK'ları(m.91) ve Olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK'ları(m.121/3, 122/2-3) olarak 2'ye ayrılır.
1.Olağan dönem KHK'ları: Bu dönem KHK'ları çıkarma yetkisi Bakanlar Kurulu'na aittir. Öncelikle yetki kanunuyla TBMM'den yetli alınması gerekir. Vatandaşların temel hak ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevleri bununla düzenlenemez. Başbakan ve tüm bakanlar tarafından imzalanıp Cumhurbaşkanı tarafından RG'de yayımlanır. Yayımlandığı gün yürürlüğe girerler ve aynı gün onay için TBMM'ye sunulurlar. Meclis reddedene kadar yürürlükte kalır. Şekil ve esas bakımından denetimini Any. Mahkemesi yapar.   
2.Olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK'ları: Yetki, normal Bakanlar Kurulu'na değil, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'na aittir. Yetki kanunu çıkarılmasına ihtiyaç yoktur. Olağan KHK'lar gibi konu sınırlaması yoktur. Yargısal denetim yolu kapalıdır. Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle dava açılamaz.
d.Uluslararası Antlaşmalar: Kanun değerindedir, bağlayıcıdır. Uluslararası antlaşma akdetme, imzalama yetkisi Cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanına aittir. Bakanlar Kurulu'nca yetkilendirilen kişiler de antlaşma imzalama yetkisine sahiptir. Antlaşmaları onaylama ve yayımlama yetkisi CB'na aittir(m.104). CB'nın bunları onaylaması için TBMM'nin mevcut antlaşmayı görüşüp kanunla uygun bulması gerekir(m.90/1). Uluslararası antlaşmalar hakkında Any. Mahkemesine herhangi nedenden ötürü başvurulamaz. 
# Madde 90'a 7 Mayıs 2004'te eklenen son cümleye göre temel hak ve hürriyetler alanındaki antlaşmalar, Türk normlar hiyerarşisinde kanunların üstünde, anayasanın altında yer alır.
e.Tüzükler: Bir kanunun uygulanmasını göstermek ve emrettiği fiilleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay'ın incelemesinden geçmek şartıyla Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır(m.115). Danıştay'ın incelemesinden geçmek, tüzüğün asli şekil şartıdır. Danıştay'ın vereceği inceleme kararları bağlayıcı değil, istişari niteliklidir. Bakanlar kurulu tarafından kabul edilen tüzükler, Cumhurbaşkanınca imzalanır ve RG'de yayımlanır(m.115/2).
f.Yönetmelikler: Başbakanlık, baanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulamasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmama koşuluyola çıkardıkları yazılı kurallardır. Türk hukukunda, idarenin, asli bir şekilde bir alanı sadece yönetmelikle düzenlemesi mümkün değildir. Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmaları gerekmez, RG'de yayınlanmaları şart değildir. Yargısal denetimi ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da yapılır(ülke çapındakiler). Yöresel çaplı olan yönetmeliklerin denetimi o bölgedeki genel görevli idari yargı yeri olan mahkemelerde yapılır.
g.Adsız Düzenleyici İşlemler: Bunlar genellikle yönetmelik statüsüne tabi tutulurlar ve yönetmeliklerin hukuki rejimleri uygulanır.

B.YAZISIZ KAYNAK: ÖRF-ADET HUKUKU

#Bunların maddi varlığı, belirli bir topluluğun üyelerinin belli bir zaman süreci içinde aynı şekilde tekrarlanan davranışlarıdır. Bazen bunlar yazılı hale getirilip derlenmiş olabilir. Teamüli niteliktedir. 
Aleladelik-Hukukilik; alelade örf-adet kuralları, hukuk düzeni tarafından tanınırlarsa hukuk kaynağı olarak geçerlilik kazanırlar.
#Alelade örf-adet kurallarında üç unsur bulunmaktadır; Maddi-manevi unsur ve hukukilik.
a.Maddi Unsur: Gelip geçici davranışlar, örf-adet kuralı haline gelemezler. Kökeni çok eskilere giden uygulama kesintisiz olmalı, istikrarlı bir şekilde tekrarlanmadır.
b.Manevi Unsur: O kurala uyulmasının zorunlu olduğu yolunda toplumda genel bir kanı doğmuş olması gerekir. 
c.Hukukilik(Devlet Desteği): Örf-adet'in hukuk kaynağı olabilmesi için hukuk düzeni tarafından müeyyidelendirilmiş olması gerekmektedir. Bu genelde kanunların, örf-adete yaptıkları atıflarla olur(MK. m.1). TCK alanında örf-adet hukukun kaynağı değildir. Hukuki nitelikteki örf-adet kuralları da hukuk düzeni piramidinde yer alırlar. Geçerliliğini anayasadan alıyorlarsa kanun seviyesinde, kanundan alıyorlarsa kanundan alt bir seviyede yer bulurlar.

2.YARDIMCI KAYNAKLAR

#Hakimin önündeki meseleyi çözümlerken başvurduğu, bilimsel ve yargısal içtihatlar gibi başka kaynaklar da vardır. Hakim, bu kaynakları uygulamakla yükümlü değildir, bunlardan sadece "yararlanır".  

A.BİLİMSEL GÖRÜŞLER(DOKTRİN)

#Tartışmalı olan hukuki konularda hukuk adamlarının ileri sürmüş oldukları düşünce ve kanaatlerdir. Hakimi bağlayıcı değildir. Tarihte doktrin, bazen bağlayıcı niteliğe dönüşmüştür. İslam hukukunun kaynaklarından olan icma ve içtihad da aslında doktrinden pek farklı değildir. Doktrin; hakime, çözümün uzun ve uğraş gerektirdiği durumlarda yardımcı olur. Bazen tartışmalı olan bir konuda, bilim adamlarının kanaatleri hep aynı noktada birleşiyor, doktrinin çoğunluğu belli bir görüşü ileri sürüyorsa genelde hakimler bu görüşe uyarlar. Buna "baskın doktrin" denir. Hakimler genelde buna ters karar vermekten çekinirler. Birçok önemi yasa bizzat doktrin tarafından hazırlanır.  
Bilimsel Eserlerin Türleri;
a.Şerhler: ele alınan konuyu, kanundaki madde sırasına göre teker teker ele alıp inceleyen, her maddeyi cümle cümşe açıklamaya çalışan eserlerdir.
b.Sistematik Eserler: ele alınan konuyu madde sırasına göre değil de yazarın kendi kafasında oluşturduğu bir mantıki düzen içerisinde, bir bütün olarak inceleyen eserlerdir.
c.Monografiler: sistematik eserlerin aksine, hukuk dalındaki sadece tek bir konuyu derinlemesine inceler. Ayrıntılara çok önem verir. İnceledikleri kurumun başka hukuklardaki benzer kurumlarla karşılaştırmasını yapar.
d.Makaleler: konu olarak monografi gibi, ancak çok daha kısa ve net eserlerdir.
e.Diğer Eserler: sempozyum, kongre metinleri, bibliyografi, kanun derlemeleri, içtihat derlemeleri gibi...

B.YARGISAL KARARLAR(İÇTİHAT)

#İçtihat; mahkemeler tarafından verilen kararlardan çıkarılan hukuk kurallarıdır. Anglo-sakson sistemde bağlayıcı olmakla birlikte Türk hukukunun da içinde bulunduğu Kara Avrupası hukuk sisteminde "içtihadı birleştirme kararları" istisna olarak hakimleri bağlayıcı nitelikte değillerdir. Ancak Türkiye'de mahkemeler, gerek kendi kararlarını tekrarlama, gerekse üst mahkeme kararlarını örnek alma eğilimindedirler. Türkiye'de idare hukukunun önemli bir kısmı içtihadi niteliktedir. İçtihat, Türkiye'de idare hukukunun yardımcı değil, asli kaynağıdır.